24 Şubat 2013 Pazar

Greenfoot Yerçekimi

Basit bir yerçekimi sistemi yazarak bir oyun yaptım. http://cl.ly/0o3l3F2p380e adresinden oyunun dosyalarını indirebilir ve inceleyebilirsiniz. Şimdi Oyuncu.java dosyasından başlayalım.
import greenfoot.*;
public class Oyuncu extends Actor
{
    // 1. bolum
    private static final int ivme = 1;
    private int baslangic_hizi = 0;
    public Oyuncu()
    {
        setImage("egg.png");
    }
    // 2. bolum
    public void act() 
    {
        kontroller();
        if(maksimumCevre())
        {
            baslangic_hizi = 0;
        }
        else
        {
            baslangic_hizi = baslangic_hizi+ivme;
            setLocation(getX(),getY()+baslangic_hizi);
        }
    }
    // 3.bolum
    private boolean maksimumCevre()
    {
        if(getY() < 1 || getY() >= getWorld().getHeight() - 30)
        {
            return true;
        }
        else
        {
            return false;
        }
    }
    private void kontroller()
    {
        if(Greenfoot.isKeyDown("left") || Greenfoot.isKeyDown("a"))
        {
            setImage("eggsol.png");
            setLocation(getX()-3,getY());
        }
        if(Greenfoot.isKeyDown("right") || Greenfoot.isKeyDown("d"))
        {
            setImage("egg.png");
            setLocation(getX()+3,getY());
        }
        if(Greenfoot.isKeyDown("up")  || Greenfoot.isKeyDown("w"))
        {
            setLocation(getX(),getY()-14);
        }
    }
}
Birinci bölüm: Bu bölümde değişkenlerimizi tanımladık ve Oyuncu sınıfının resmini egg.png olarak ayarladık.

İkinci bölüm: Burada maksimumCevre metodu ile y ekseninin sonuna gelip gelmediğimizi kontrol ediyoruz. Y ekseninin sonuna geldiysek baslangic_hizi değişkenini 0 yapıyor. Y eksenine gelmediysek yerçekimi devam ediyor.

Üçüncü bölüm: Bu bölümde ise maksimumCevre metodunu açıklamak istiyorum. Öncelikle bu bir boolean metoddur. Eğer y koordinatlarımız "dünyanın" uzunluğundan büyükse true değer gönderir, değilse false değer gönderir.

Anlatacaklarım bu kadar kolay gelsin.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Matematik Kitapları Üzerine

Matematik Kitapları Üzerine Ali Nesin Geçen yaz [1992] Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı matematik kitaplarını aldım. İlkokul 1’den lise 3’e dek tam onbir cilt... Okul kitabı yazmak, hele ilkokul kitabı yazmak, öyle küçümsenecek bir iş değildir. Bilimsel araştırmadan çok daha fazla sorumluluk isteyen bir uğraştır. Matematiğin yanısıra didaktik ve eğitbilim (pedagoji) de bilmek gerekir. Konuların nasıl işlenip, hangi sırayla sunulacağı, örneklerin, soruların, sözcüklerin seçimi, resimle yazı arasındaki oran, geçmişte bizim ve başka ülkelerin deneyimleri gibi önemli noktaların üstünde uzun uzun durulması, hatta herbirinin birer araştırma konusu olması gerekir. Örneğin ilkokul birinci sınıf öğrencilerine aritmetiği mi, geometriyi mi, yoksa küme kavramını mı öğretmeli ilk? Belki de “altında, üstünde, yanında, kenarında” gibi yedi yaşındaki bir çocuğa daha “doğal” gelebilecek kavramlara öncelik tanımalı. Yoksa ne öğretildiğinden çok, soru sorma alışkanlığını aşılamak mı önemlidir? Bu işe yıllarını verenlerin bile bu birincil soruların yanıtlarında anlaştıklarını sanmıyorum. Kısacası, bu iş öylesine karmaşık, öylesine zordur ki, kusursuz diyebileceğimiz bir okul kitabı yazmak nerdeyse olanaksızdır. Zorluğun bilincindeyim, ve amacım kesinlikle satın aldığım kitapları eleştirmek değil. Haddime mi? Uzmanlar bile bu konuda anlaşamazken... Benimkisi salt merak... Matematik eğitiminin nasıl yapılması konusunda tam bir uzlaşma sağlamak güç olabilir. Gene de matematik eğitiminde uzman olsun olmasın herkesin uzlaştığı biriki nokta vardır sanırım. Örneğin, matematik eğitiminin amacını saptamak pek zor olmasa gerek. Nedir matematik eğitiminin amacı, ya da amaçları? Matematiğin güzelliğini, yalınlığını ve gücünü göstermek, düşünmesini, yani bağımsız ve doğru düşünmesini öğretmek, bir alışkanlık haline getirmek. Unuttuklarım, okurun eklemek istedikleri olabilir. Pek önemli değil. Üç aşağı beş yukarı hepimizin matematik eğitiminin amacında birleşeceğimize eminim. Matematik kitaplarından rastgele birini açtım. Gözlerime inanamadım: İlk sayfada çatık kaşlı bir mehmetçik, göklerde dalgalanan bir bayrak ve İstiklal Marşı var. Atatürk’ün bir portresi ikinci, Gençliğe Söylevi üçüncü sayfada... Söylev günümüzün Türkçesine çevrilmemiş... Muhafaza’lı, müdafaa’lı, şerait’li ve de cebir’li! Neden çocuklarımızın anlayacağı dile çevirmemişler? Yoksa matematik kitabına Atatürk’ün Gençliğe Söylevi’ni koyanların amacı çocuklara Atatürk’ü anlatmak ve sevdirmek değil mi? Belli ki değil... Bir başka matematik kitabına Türkiye haritası koymuşlar. Bir an kuşkuya düşüp yanlışlıkla coğrafya kitabı aldığımı sandım. Hayır, yanılmamışım, kitabın kapağında İlkokullar İçin MATEMATİK I yazıyor. Her kitabın sonunda bir de Öğretmen Marşı var. Öğrenciler için yazılmış bir kitapta... Buyrun öğretmen marşına! Bu kadarla da yetinmemişler. İlkokul dörtlerin matematik kitabının aşağı yukarı tam ortasına bir okuma parçası koymuşlar: Atatürkçü Düşüncede Özellik Taşıyan Önemli Yaklaşımlar. Otuz sayfa ötede Tehdit başlıklı bir başka okuma parçası var. Türkiye’nin jeopolitik önemi diyor ve tahmin ettiğiniz gibi düşmanlarımızdan, yani Romanya, Bulgaristan ve Rusya’dan, sözediyor. Kitap 1991’de yazılmış1. Matematiğin yukarıda sıraladığımız amaçlarıyla yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmayan bu resim ve yazıları matematik kitabına koyanların amacı ne olabilir? Acaba çocuklara Atatürk’ü ve yurdumuzu sevdirmek mi istiyorlar? Aklı başında kime sorulursa sorulsun, bir matematik kitabına Atatürk resminin konulmasını beyin yıkama olarak nitelendirir. Oysa Atatürk’ü sevdirmek ve anlatmak için, Atatürk’ün değerini kavratmak için, beyin yıkamaya gerek yoktur. Atatürk’ün Türkiye için yaptıklarını anlatmak yeterlidir. Hitler’i, Mussolini’yi, Pinochet’yi, Stalin’i sevdirmek için beyin yıkamaya gerek duyulabilir, ama Atatürk buna gereksinmez. Tam tersine, beyin yıkama, Atatürk’ü gençliğin gözünde yozlaştırır. Kaldı ki, matematik düşünmeyi öğretir. Sloganların, milliyetçiliğin, İstiklal Marşı’nın, bayrağın, askerin yeri değildir bir matematik kitabı. Hele beyin yıkamanın hiç ama hiç yeri yoktur matematik kitaplarında. Bu kitaplarla matematik okuyan çocuk ne matematiği, ne de Atatürk’ü sevebilir. Amaç bu mu? Matematik kitabında yeri olmayan bu resimleri, bu okuma parçalarını koymak kimin aklından çıkmıştır? Kimini tanıdığım yazarların, yani matematikçi arkadaşlarımın, böyle bir saçmalıkta parmakları olduğunu sanmıyorum. Hiçbir matematikçi böyle bir yönteme başvurmaz. Bu saçmalık, eğitim, matematik ve Atatürkçülükle kıyısından köşesinden en küçük bir ilgisi olmayan kişilerin eseri olmalı. Matematik kitabına resim ve okuma parçası konulmaz mı? Konulur. Örneğin düşündüren eğlenceli oyunlar, bilmeceler konulabilir. Ünlü matematikçilerin resimleri, yaşamöyküleri, oturdukları evin, çalıştıkları masanın, yazdıkları kalemin fotoğrafları konulabilir. Ünlü yapıtlardan alıntılar da yapılabilir. Çok da iyi olur. Böylece öğrenci hem rahat bir soluk alır, hem de kuramlarını okuduğu matematikçilerle içli dışlı olur, onlara yabancılık duymaz, bilimde yenilik yapanların kendisi gibi insan olduklarını görür. Eğer öğrencinin ülkesinden gurur duyması isteniyorsa hocamız Cahit Arf‘tan sözedilsin. İlla Atatürk’ten sözetmek gerekiyorsa, eski Türkçe Söylev’i değil, Atatürk’ün yaşamının son yıllarında öztürkçe bir geometri kitabı yazdığını, “üçgen, dikey, açı” gibi onlarca sözcüğü dilimize kazandırdığını anlatan bir okuma parçası konulsun. Milli Eğitim Bakanımız iki aydır Sayın Nahit Menteşe’dir2. Yılların deneyimi olan bir bakan. Bu saçmalıkların matematik kitaplarından kaldırılması gerektiğini düşündüğünden kuşkum yok. Umarım önümüzdeki yıllarda çocuklarımız ve gençlerimiz, aptallığın tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmediği matematik kitaplarından eğitim görürler. 2 Şimdi Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nevzat Ayaz’dır. Sonradan (1999) eklenmiş not: O zamandan bu zamana, sosyal demokrattan ortanın sağına, ortanın sağından İslamcısına dek siyaset yelpazesinin hemen hemen her derecesinden bakan geldi geçti. Ders kitaplarında hâlâ daha bir değişiklik yok.